Doğal yaş alma sürecimizi durduramayız ama yavaşlatabiliriz. Genlerimiz bu değişikliklerin ne zaman meydana geleceğini büyük ölçüde kontrol eder. Bu tür yaşlanma için tıbbi terim olarak “içsel yaşlanma” ifadesi kullanılır. Çevre ve yaşam tarzı seçimlerimiz cildimizin erken yaşlanmasına neden olabilir. Bu tür yaşlanma için ise tıbbi terim “dışsal yaşlanma”dır.
Cildimizin yaşlanmasında genetik faktörler kadar UV ışınları, sigara kullanımı, alkol tüketimi, kötü beslenme (rafine şeker ve trans yağlar içeren beslenme), yetersiz uyku (günde 7-8 saat ve gece uykusu önemlidir), psikolojik ve fiziksel stres ile çevre kirliliği gibi dışsal yaşlanma faktörleri de önemlidir.
20’li yaşlarda cildimizdeki kolajen-elastin lifleri ve hyalüronik asit üretim hızı azalmaya ve yıkım hızı artmaya başlar. Bunun sonucunda biz her yıl kolajen ve elastin liflerimizin yüzde 1,5’ini kaybederiz. Kolajenin azalması deride gevşemeye neden olur. Elastik lif kaybı ile cildin esnekliği azalır. Cildimizdeki bu değişiklikleri 30’lu yaşların ortalarına kadar çok fark etmeyebiliriz. Cildimizdeki kolajen-elastin liflerinin ve hyalüronik asitin kaybını ne kadar erken dönemde önlemeye başlarsak cildimizin kalitesini o kadar korumuş oluruz. Hiçbir uygulama yaşlanma sürecini durdurmaz, sadece yavaşlatır. Bu yavaşlatma süreci sadece yapılacak olan uygulamalarla olmayacaktır. İlk paragrafta belirttiğimiz sizin kontrolünüz altında olan yaşam şeklinizi düzeltmek de önemlidir. Aynı zamanda spor yapmak da cildimizin kanlanmasını artırarak tüm uygulamaları destekleyecektir.
Yaşlanma sürecini yavaşlatmak için kendimiz için yapacağımız ilk kozmetik uygulama mezoterapi olmalıdır. Cildimizdeki kolajen-elastin liflerinin ve hyalüronik asitin kaybını azaltmak, azalan sentez kapasitesini artırmak için 20’li yaşların başında başlanılmasını önermekteyiz.
Alın-kaş ortası - göz çevresindeki kırışıklıklar kullandığımız mimiklere bağlı olarak gelişir. Bu yüzden eğer çok fazla mimik kullanıyorsanız üst yüz bölgenizde oluşan çizgileri azaltıcı uygulamalara 20’li yaşların sonlarında başlayabilirsiniz.
30’lu yaşların ortalarından sonra cildinizin kalitesini artırmak için farklı tedavi yöntemleri belirlenebilir. Bu tedavi yöntemleri tamamen kişiye özeldir ve bireysel farklılıklar gösterir.
Gelin şimdi de biraz cilt kalitemizi korumak ve artırmak için başlamamız gereken ilk uygulama olan mezoterapiden bahsedelim:
Mezoterapi Nedir?
Yaşlanma, modern toplumlarda artan bir endişedir. Yaşlanmaya bağlı değişiklikleri görebileceğimiz tek organımız ise cildimizdir.
Son yıllarda mezoterapi, yaşlanma karşıtı bir strateji olarak kozmetik dermatolojide oldukça yaygın olarak kullanılmaktadır. Mezoterapi ilk olarak 1950’de Fransa’da kullanılmaya başlanmış bir tedavi metodudur. Cilt gençleştirmede mezoterapinin amacı cildin sağlıklı ve genç dokusunun korunması ve/veya restorasyonudur. İstenilen nihai etki, mükemmel biyouyumlu ve tamamen emilebilir uygun ürünlerin cilt altına enjeksiyonu ile elde edilen daha sıkı, daha parlak, daha nemlendirilmiş bir cilttir. Mezoterapi ürünlerinde; hyalüronik asit, vitaminler, mineraller ve amino asitler, antioksidanlar (hem vücutta sentezlenen hem de insan vücudu tarafından sentezlenemeyen ve diyetle alınması gerekenler) ve mineraller bulunmaktadır. Mezoterapi, sorunlu bölgede bu maddelerin doğrudan optimal konsantrasyonlarla deriye iğneler aracılığıyla enjeksiyonudur. Bu ürünler fibroblastların biyosentetik kapasitesini ve optimal fizyolojik ortamın yeniden yapılandırılmasını, hücre aktivitesinin arttırılmasını ve kolajen, elastin ve hyalüronik asit sentezinin artırılmasını sağlar.
Mezoterapi, direkt problemli alanlara belirli miktarlarda uygulamaya olanak tanır. Uygulanan ürünler ciltte kalmaktadır ve herhangi bir vücuda emilim olmamaktadır.
Yapılan enjeksiyon ve uygulama sayısı; hastaya, amacına ve enjeksiyonun yapılacağı bölgenin anatomisine bağlı olarak değişiklik göstermektedir.